28 Aralık 2007 Cuma
Wikipedia: Sokak Tiyatrosu, seyirlik oyunların sergilendiği bir açık hava tiyatro türüdür.
Alışılagelmiş "tiyatro" kavramından farklı olarak belirli bir yere (mekan) bağlı kalmaksızın, seçilen herhangi bir yerde halka açık oyunlar oynayan tiyatro çeşidi olan sokak tiyatrosu, genellikle kısa yoldan ifade tarzını seçerek ileti gönderen genç topluluklar tarafından benimsenmiştir. Politik içerikli olanları, keskin bir dil kullandığından "gerilla tiyatrosu" şeklinde anılan sokak tiyatroları, parklar, bahçeler, yarı - işlek sokaklar, alanlar vb. yerlerde, 10 - 20 dakikalık oyunlar sergiler.
Türkiye'de çok eski ve köklü bir geçmişi olmayan sokak tiyatrolarının kökeni hristiyanlık propagandası yapmak amacıyla tekerlekli sahnelerde sokakları gezen gösterilerin yapıldığı ortaçağ dinsel tiyatrosuna dayanır. Doğaçlama tekniği de sokak tiyatrosu kavramı içinde sıkça uygulanmaktadır.
En belirgin haliyle İtalya'da "İtalyan Halk Tiyatrosu" şekliyle görülmüş olup, sokaklarda oynanan ve kalıplaşmış tipleriyle bir çok tiyatro akımını son derece etkilemiş tiyatro türü olan Sokak tiyatrosu, rönesans İtalya'sında saray tiyatrosuna karşı halkın tiyatrosu olarak ortaya çıkmıştır. Genelde kullanılan bazı motif ve esprilerin hangi sırayla yapılacağı önceden belirlenir ve sahneye çıkıp aradaki geçişler doğaçlama yoluyla doldurulurdu. Karakterlerin hemen tanınması için her karakterin bir kendine has bir özelliği olan maskesi bulunurdu. Espiriler genellikle çok basitti ve fiziksel bir çok espiri vardı. Dolayısıyla İtalyan Halk Tiyatrosu'nda oyuncular atletik açıdan çok kabiliyetli olmalıydı. Moliere de commedia dell arte adıyla bilinen İtalyan sokak tiyatrosundan yararlandığını açıklamıştır. Bir anlamda dönemsel olarak "commedia dell arte"`nin "Ortaoyunu"`na benzediği söylenebilir.
Türkiye'de Kocaeli Fuarı ve İzmit Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun ortaklaşa düzenlediği "Sokak Tiyatrosu Festivali", İzmir Yenikapı Tiyatrosu'nun Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali'nde sergilediği oyunlar ve İzmir Konak Belediyesi'nin düzenlediği Mehmet Ulusoy Sokakta Tiyatro Şenliği örnekleri görülebilir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sokak_Tiyatrosu
27 Aralık 2007 Perşembe
"SANAT İÇİNDE GELECEĞİ BARINDIRAN BİR SİLAHTIR"
"SANAT İÇİNDE GELECEĞİ BARINDIRAN BİR SİLAHTIR"
Alfredo Murcia'da annesi babası ve engelli kardeşi Alejandro ile birlikte yaşayan bir gençtir. Engelli kardeşi için türlü kuklalar yapıp, onun kendini yalnız hissetmemesini, bir nebze de olsa hayata tutunmasını sağlamayı gaye edinir. Artık hayata dair yapmak istedikleri birikip, içinde saklayamaz hale geldikten sonra Madrid'e doğru yol alır. Burada girdiği konservatuar seçmelerinde başarılı olur ve o çok sevdiği ve dünyayı istediği yönde değiştirebileceğine inandığı tiyatro hayatının kapısından içeri böylelikle girmiş olur. Ancak geçen günler onu beklediği şekilde bağrına basmaz. Düşündükleri kapana kısılmış bir şekilde örselenir, başkalarınca eleştirilir, kalıba sokulmaya çalışılır ve kısıtlanır. Her şeye göğüs geren ve fazlasına da hazır Alfredo'nun katlanamayacağı tek şey bağımsızlığının elinden alınmasıdır.
Her birimizin hayatında bazı konularda radikalleştiği, amiyâne tabirle burnundan kıl aldırmadığı dönemler olmuştur. Bu örneğin bende ergenlik dönemimde Rock müzik konusunda olmuştu. Asla sert müzik dışında bir şey dinlemeyeceğime, yumuşayan gruplara hain gözü ile bakacağıma ve yolumdan şaşmayacağıma dair nâralar atardım. Sonra bir şekilde insan olaylara daha yuvarlak hatlarla bakmayı öğreniyor. Hiç istemeden de olsa, sessiz ve derinden belli bir değişim sürecinin içine giriveriyoruz. Alfredo'nun da bağımsız ve paranın esamesinin okunmayacağı, sokakta hünerlerini sergileyen tiyatro grubunu kurarkenki dirayetli hali herkesin bir dönem asilik sergilediği bazı konulardaki duruşunun bir benzeri adeta. Sokaklarda altı bezli şeytan bebekleri, dilenen üstü başı pislik içindeki "unutulmuşlar"ı, madde bağımlılarını, tekerlekli sandalyedekileri, kâğıtçıları, çingene kadınlarını canlandıran, bunu yaparken de kendilerine uzatılan üç beş kuruş parayı verenleri fırçalayan bir ekip ile bu yola çıkıyor Alfredo Beaza. Hayatı tam göbeğinden yaşayan ekibin gösterilerinin hayattan bir kesit haline dönüşüp, "belgeselvâri" bir konsepte bürünmesi de bundan kaynaklanıyor. Sokaklarda dilenci kılığında dilenip, dilencileri taklit eden bir mantalitenin gerek halka gerekse de yasal kurumlara izahati pek kolay olmuyor haliyle. Bu gösterilerdeki realite Alfredo'nun parlak fikirleri ile sokak ortasında süikaste dönüşecek "Cinayet" adındaki oyuna kadar uzanıyor. İşte bu oyunun yarattığı yankının getirdiği bazı müeyyideler işin rengini değiştiriyor.
1990'lar İspanya'sında geçen Noviembre, ismini Alfredo'nun uzun uğraşlar ve katı kurallar ile birlikte kurduğu, 10 maddelik sert manifestosu olan bir tiyatro grubunun adından alıyor.
Alfredo...
Kasım, Alfredo demekti.
...sözleri ile açılıyor film. İzledikçe kendimizi ergenlik dönemlerimizdeki hiddetli radikalizmimizi hatırlayarak Noviembre grubunun bir mensubu gibi hissediyoruz. İşin içine maddi kaygılar ve dünyevi hezeyanlar karıştıkça kirlenecek çocuksu saflıktaki idealarımızın peşinde koşuyormuşçasına. Alfredo gibi hissediyor, Alfredo ile içten içe aynı yola baş koyuyoruz. Sanki zorla elimizden alınmış o eski ne istediğini bilen kişiyi canlandırıyoruz içimizde. İspanya ve dünya ile ilgili rahatsız olduğu bir iki şeyi de satır arasına sıkıştırmış bir film var karşımızda. Noviembre'nin gerçekleştirdiği "Cinayet" temsili, ETA'nın dönem faaliyetlerinin İspanya sosyal yaşantısına sirayetlerinden ötürü örselenmesini görüyoruz. Aynı şekilde Cinayet temsili ile birlikte bireysel silahlanma ve halkın olup bitenlere olan tepkisinin ölçümü kameranın kadrajına sığdırılan anektotlar. Benzer bir halkın insaniyet imtihanını Michael Moore yapmıştı yanlış hatırlamıyorsam. Amerikan halkının olup bitenlere tepkisizliğini ve "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" felsefesini, sokak ortasında yatan birine saatlerce kimsenin hiçbir şey yapmamasını resmederek eleştirmişti.
Noviembre oluşumunun kurulmasının altında yatanlardan en büyük etkenin Alfredo'nun, engelli kardeşi Alejandro olduğunu görüyoruz ilerleyen dakikalarda. Her şeyin Alejandro için yaptığı bir iki kukla ile başladığı bu serüven, daha fazla insanın hayatlarına olumlu katkıda bulunabileceğine inanmış bir adamın fahri mücadelesi halini alıyor. Tıpkı hastalanınca tekrar geri dönüp, onu hayata bağladığını anladığı kuklalarının, sanatını da hayata bağlayacak tek şey olduğunu, her şeyin aslında yüreklerde yer etmiş bir parça sevgiden ibaret olduğunu anladığı an gibi, tiyatro ile dünyayı değiştirme çabalarını sürdürüyor genç adam. Ta ki, dünya onu anlamamakta ısrar edene, her şeyin altında bir bit yeniği aramakta mukavemet edene değin. Bir zamanlar peşinde tamamen duygusal ve gönülden koşturduğumuz şeylerden, şu an aynı şeylerin peşinden koşan gençlere, ne ara deli muamelesi yapacak kadar uzaklaştık? Bunun için mi hazırdık o dönem bu uğurda kanlar dökmeye? Siyasetse siyaset, müzikse müzik, sporsa spor, sanatsa sanat... Hepimizin hayatı algılayış ve arkasında dirayetlice duruş şekillerimiz vardı. Şu an ise birimizi diğerinden ayırt eden çok ufak nüanslar oluverdi. Çoğu zaman da hayatta edindiğimiz yaftalar. Peki ya inandıklarımız? Uğruna savaştıklarımız?
Noviembre'nin yapısı tipik İspanyol sinemasının tüm unsurlarını ve karakteristik özelliklerini barındırıyor. Hemen hemen tüm Almodovar filmlerinde gördüğümüz hem güldüren, hem düşündüren hem de üzen karışık hissiyatlar silsilesi Noviembre'de da kendini gösteriyor. Bu konuda İspanyol'ların hayata bir ayna tutma çabasında olduklarına inanıyorum. Sonuçta eğer hayatın bir yansıması ise sinema, hem gülmeli, hem ağlamalı, hem de düşünmeli gören, tıpkı hayattaki gibi. Son dönem Azulascurcasinegro'da da benzer bir "ortaya karışık genresi" durumuna tanık olmuştuk. Noviembre biraz da bu yola baş koyarak çıkmış gibi sanki. Gözünden süzülen bir damla yaş ile insanları güldüren bir palyaço edasıyla seyirciyi can evinden vuruyor. Yüzü gülüyor, ama içi kan ağlıyor. Anlaşılamıyor. Gören gülüp geçiyor, anlam veremiyor. Düşünmüyor bile üzerinde. Amacını sorgulamıyor. Bundan başka belgesel filmlerin bazı ögeleri kullanılmış. Alfredo Baeza ile bu yolun yolcusu olmuş kişilerle yapılmış söyleşilerden pasajlar ekrana geliyor. Bu da karakterleri daha yakından tanıyıp, hislerine ortak olmamızı kolaylaştıran bir etken oluyor.
Tam bu noktada aklıma bir örnek düşüveriyor. Yakın zamanda giriştiğimiz dergi projesinin nasıl da popülerleşmesini istemediğimizi düşünüyorum. Sanki el değsin istemedik, para kokan ürünler bulaşsın istemedik. Ne iki adet poster, ne de başka bir popülarite pis elini sürmesin istedik, amatörlüğümüze. Biz amatörlüğümüzle gurur duyduk. Dimdik dikildik kuşe kâğıtlara, DVD hediyelerine karşı mağrurca. Ne taviz verdik sözlerimizden, ne de suyuna gittik okuyacakların. Tıpkı Yedinci Gemi'yi suya indirdiğimiz gibi. Kimsenin cebine gireceklerin kaygısını duymadık. Paranın kulağımızın kenarından geçmesine tahammül edemedik. Kaçıp kendimizi soğuk sulara bırakmaya bizi iten; "hit kaygıları", "eli sopalı zebellah kesilen "Ah-yakkk" yankıları", "çıkar üzerine kurulmuş bir düzen", "herkesin ardından kuyu kazan insanlar"dı. Alfredo'dan bile öte, tıpkı Dani gibi tepki gösterdik ruhumuzu taciz etmeye kalkanlara. Bağımsızlık tek derdimizdir varsa yoksa. Bana sahip olabilirsin ama ruhuma asla...
Dip not: Filmi zevk içinde izlememiz için tekrar o sihirli parmaklarını klavyeye götüren ve her zamanki klasını satırlara döken dostum Ebrehe'ye bu güzel filmi bizimle tanıştırmakla kalmayıp, izlememizi sağladığı için sonsuz teşekkürler ediyorum. Özellikle çingeneler parodisinin sergilendiği sahnelerdeki nabza göre şerbet çevirileri tek kelime ile ihyâ etti beni.
http://baronio.blogcu.com/3688034
Film Gösterimi: KASIM (Noviembre)
günümüz kapitalis sisteminde sanatın ne kada özgür olduğunu sorgular. dünyayı değiştirmek isteyen ve bunun içinde sanatı silah olarak kullanmaya karar veren bir kaç genç üzerinden anlattığı hikaye 68 kuşağı idealist genclerinin gunumuze uyarlanmış hali gibi geliyor ya da gelecekte cekiliş bir belgeselmiş gibi düşündürebiliyor. bu 2 yaka arasında sekip dururken beyninizi biraz yormanız gerekiyor ve bu da filmden hic kopmamanızı saglıyor. film izleyicinin düşünme kabiliyetini başka bir yolla daha canlı tutuyor. o da filmi sanki belgesel havasındaymış gibi vererek. bazen aktüel kamera kullanarak olayların birebir tanığı olmamızı sağlayanyönetmen ani bir geçişle bizi kurmaca bir sinema filminin içine itebiliyor ve bunu yaparkende hiç rahatsız etmiyor. kurgu ve gerçeklik o kadar güzel karıştırılıyor ki tadı damağınızda kalıyor. filmi izledikten sonra daha da sorgulayıcı oluyorsunuz izlediğiniz, ve kimi zaman beğendiğiniz sözde sanat eserlerinin farkına varıyorsunuz koltuğunuzda otururken bileklerinize ki kelepçeleri arıyorsunuz ve orda olmadıklarında emin olmak için ışıkların yanmasını bekliyorsunuz ama film sizi daha özgür kıldığı içinse bir yandan istediğiniz şey ışıkların hiç yanmaması.
filmden sonra akılda kalan en çarpıcı slogansa "sanat geleceğe yöneltilmiş bir silahtır oluyor" içine çiçek koyup halka yönelttiğiniz ya da bu boktan hayatı değiştirmeye çalışan gençlere doğrulttuğunuz gerçek kurşunlarla dolu olan
Filmin sitesi: http://www.tesela.com/noviembre/
Sokak Tiyatrosu ne demek?
http://www.tiyatrotarihi.com/tiyatro_terimleri/sokak_tiyatrosu_nedir.html
yurtdışında geleneksel hale gelmis cesitli dernekleri kurulmus olmasına ragmen sanattan para kazanmanın imkansız oldugu ulkemizde yeni yeni kesfedilmeye baslanmıs tiyatronun sokaga dokulmus hali..sokakta bilet kesilme durumu olamayacagı icin maddi yonden devlet ya da ozel sektor destegine muhtac..halkın icinde sergilendiginden her turlu tepkiye acık bir tur supriz dogaclama..
commedia dell'arteden esinlenerek temsillerini meydan ve parklarda veren tiyatro türü.alt yapısını sokak kültürü,popüler sanat,yeraltı sanatı etkisinde oluşturan ve zaman içinde içleri boşaltılmış olan bu kavramların(sokak,pop art,underground) üzerinde tekrar düşünmek ve güncel karşılıklarını bulmakla oluşturur temelini.ülkemizde en iyi örneği 1998 yılında istanbul tiyatro festivali kapsamında gösterilen 80600 adlı oyunla gördük bugüne kadar.**
http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=sokak+tiyatrosu